ABD Başkanı Donald Trump, pazartesi günü, İsrail ile Hamas arasında bir “barış” anlaşması önerisini duyurdu. Bu, ABD medyasında büyük bir ilerleme olarak selamlandı.
New York Times, başyazısında bunu “umut verici” bir anlaşma olarak tanıttı ve “askeri saldırıların sona ermesi, tüm rehinelerin iadesi ve İsrail işgalinden ve Hamas yönetiminden kurtulmuş bir Gazze dahil olmak üzere adil bir ateşkesin temellerini içeren” bir anlaşma olarak nitelendirdi.
Medyanın coşkulu tepkisine rağmen, İsrail hükümetinin açıklamaları “barış” önerisinin rezil bir sahtekarlık olduğunu kısa sürede ortaya çıkardı. “İsrail Gazze’yi işgal etmeyecek veya ilhak etmeyecek” diyen bir belgeyi kabul ettiğini açıkladıktan sonra Netanyahu, pazartesi günü İbranice bir video yayınlayarak İsrail’in Gazze Şeridi’ni işgal etmeye devam edeceğini duyurdu. İsrail’in Gazze’den çekilmesi çağrılarına cevaben Netanyahu, “İmkanı yok, bu olmayacak,” dedi.
Netanyahu, Trump’ın “Hamas [anlaşmayı] reddederse, İsrail’e askeri operasyonu tamamlaması ve Hamas’ı ortadan kaldırması için tam destek vereceğini” söylediğini belirtti. Netanyahu, ABD-İsrail “barış” planı “Filistinlilerin kendi kaderini tayin etmesi ve devlet kurmasına doğru inandırıcı bir yol” öngörmesine rağmen, Filistin devletini “kabul etmeyeceğini” yineledi.
Netanyahu’nun açıklamaları barış anlaşmasının gerçek içeriğini ortaya koyuyor. Anlaşma, ABD medyasının ABD ve İsrail hükümetlerinin “barış” peşinde olduğunu iddia etmesine olanak tanırken, ABD-İsrail barış planını reddetme sorumluluğunu Hamas’a yüklüyor. Bu da ABD-İsrail’in Gazze’yi etnik olarak temizleme planı için en uygun koşulları yaratacak.
İsrail hükümetinin gerçek politikasını açıkça belirtmeyi alışkanlık haline getiren İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotriç, “düşmanın inatçılığı bir kez daha bizi kendimizden kurtaracağı” için “barış” anlaşmasının uygulanmayacağını söyledi ve Hamas’ın öneriyi kabul etmeyeceğini ima etti.
Pazartesi günü Netanyahu ile yaptığı görüşmede Trump, Hamas’ın teslimiyet planını kabul etmediği takdirde Gazze’deki etnik temizliğe verdiği desteği daha da artıracağını açıkça belirtti ve “İsrail, Hamas tehdidini ortadan kaldırma görevini tamamlamak için benim tam desteğime sahip olacak,” dedi. Trump salı günü bunu tekrarlayarak, “İhtiyacımız olan tek bir imza var ve eğer imzalamazlarsa bedelini cehennemde öderler,” dedi.
Gerçekte, özetlendiği şekliyle bu anlaşma, Ortadoğu’nun tam bir sömürge egemenliğine teslim olması anlamına gelecektir. Öneriye göre, Gazze, “Başkan Donald J. Trump’ın liderlik ve başkanlık ettiği” ve “Eski [Britanya] Başbakanı Tony Blair’in de dahil olduğu” bir “Barış Kurulu” tarafından yönetilecek.
Bu öneri, Filistin halkının ulusal kendi kaderini tayin hakkını ihlal etmekte ve Ortadoğu’da 19. yüzyılda hüküm süren açık sömürge egemenliğine geri dönüşe işaret etmektedir. Ayrıca Hamas’ın tamamen silahsızlanması ve Gazze üzerindeki kontrolünü bırakması isteniyor. Hamas’ın böyle bir anlaşmayı kabul etmesi, tam bir teslimiyet anlamına gelir ve bu da bilerek tasarlanmıştır.
“Barış” anlaşmasını kınayan Filistinliler için Uluslararası Adalet Merkezi (ICJP), “Planın uluslararası bir ‘Barış Kurulu’nu içermesi... Filistinlilerin seslerinin Filistinlilerin geleceğine ilişkin karar alma sürecinden dışlanmasını garanti ediyor,” diye yazdı.
ICJP Sözcüsü Órlaith Roe, “Bu plan İsrail’e bir kez daha durup, yeniden silahlanıp, ardından yeniden fütursuzca şiddete dönme fırsatı sunuyor,” dedi. Roe, planın “sömürgeci retoriğe batırılmış” olduğunu da ekledi.
Plan, ABD-İsrail’in Gazze’yi etnik olarak temizleme ve ilhak etme planının önünü açmak için reddedilmek üzere tasarlanmıştır. Netanyahu hükümeti, Gazze’ye saldırılarını başlatmasından bu yana bu icra yolunu izlemiştir.
Wall Street Journal’da yer alan bir yorum bunu şöyle özetliyor: “Anlaşma sağlanamadığı sürece, Netanyahu savaşmaya devam ederse uluslararası kınamaları daha iyi savuşturabilir. Sahada çok az değişiklik olabilir.”
Kudüs merkezli Yahudi Halkı Politika Enstitüsü’nün araştırmacısı Yaakov Katz, Wall Street Journal’a verdiği demeçte, “İsrail, savaşı sona erdirmeye hazır olduğunu, Amerika ve tüm Arap ülkeleriyle aynı çizgide olduğunu söylediği için [Netanyahu’ya] yöneltilen tüm eleştiriler artık geçerliliğini yitirmiştir,” dedi.
Mısır, Ürdün, Katar, Suudi Arabistan, Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri dahil olmak üzere Ortadoğu ve daha geniş bölgedeki burjuva milliyetçi hükümetler, anlaşmayı onaylayıp uygulamayı kabul ederek özellikle kirli bir rol oynuyorlar.
New York Times, ABD-İsrail “barış” planını öven başyazısında, ABD’nin hâkim olduğu “Barış Kurulu”nu “boş laf” olarak nitelendirirken, “Netanyahu koalisyonunun aşırı sağcı üyeleri”nin Gazze’nin ilhakı yönündeki çağrılarını “küstahça” buldu. Bu çağrılar ne kadar “küstah” olursa olsun, hem Trump hem de Netanyahu’nun defalarca açıkça belirttiği gibi, Gazze’nin tamamen ilhakı ve etnik temizliğini amaçlayan gerçek ABD-İsrail politikasını oluşturuyorlar.
ABD-İsrail’in toplu katliam politikası, sadece İsrail’in kurşunları ve bombalarıyla değil, aynı zamanda kasıtlı açlık yoluyla da aktif olarak uygulanıyor. Salı günü, Gazze’de bir çocuk daha açlıktan öldü ve soykırım sırasında Gazze’de yetersiz beslenme veya açlıktan ölen Filistinlilerin sayısı 150’si çocuk olmak üzere 453’e yükseldi.
Entegre Gıda Güvenliği Aşaması Sınıflandırması (IPC) geçen ay Gazze’de kıtlık ilan ettiğinden bu yana, 175 kişi açlıktan öldü. Birleşmiş Milletler Filistin Mültecilerine Yardım ve Çalışma Ajansı (UNRWA), İsrail’in Gazze Şeridi’ni abluka altına alması sonucunda, beş yaşın altındaki çocuklarda yetersiz beslenme oranının mart ile haziran ayları arasında iki katına çıktığı konusunda uyarıda bulundu.