Troçki suikastının 85. yılında

Büyükada’da Üçüncü Uluslararası Lev Troçki Anması düzenlendi

16 Ağustos 2025'te Büyükada'da düzenlenen Üçüncü Uluslararası Lev Troçki Anması'nda izleyicilerden bir kesit.

16 Ağustos Cumartesi günü, Dünya Sosyalist Web Sitesi ve Mehring Yayıncılık, Adalar Belediyesi’nin ev sahipliğinde, Büyükada’da “Lev Troçki Suikastının 85. Yılı: Tarihsel Önemi ve Kalıcı Sonuçları” başlıklı bir anma etkinliği düzenledi.

Etkinliğin ana konuğu, WSWS Uluslararası Yayın Kurulu Başkanı David North’tu. North ile Troçki suikastını çevreleyen koşullar ve suikast üzerine Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi tarafından 1975’te başlatılan ve halen devam eden “Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal” soruşturması üzerine çevrimiçi bir söyleşi yapıldı. Söyleşi, önümüzdeki günlerde WSWS’de yayımlanacak.

Etkinliğin açılış konuşmasını Adalar Belediye Başkanı Ali Ercan Akpolat yaparken, onun ardından etkinlik alanında “Troçki’nin Yolu” adlı sergisi açılan Ressam Gülhan sergisi hakkında bir konuşma yaptı.

Aşağıda, Sosyalist Eşitlik Grubu’nun önde gelen üyelerinden Ulaş Ateşçi’nin söyleşiden önce yaptığı konuşmayı yayımlıyoruz. 2023 ve 2024’te Büyükada’da düzenlenen anma etkinlikleri için trotsky.com sayfasını inceleyebilirsiniz.

Ulaş Ateşçi, 16 Ağustos 2025 tarihinde Büyükada'da düzenlenen Üçüncü Uluslararası Lev Troçki Anması'nda konuşma yapıyor.

Değerli konuklar,

Ben Ulaş Ateşçi. Etkinliğin düzenlenmesine katkıda bulunan Mehring Yayıncılık’ta ve Dünya Sosyalist Web Sitesi’nde editörüm. Hepinize tekrar hoş geldiniz demek istiyorum. Bugün bu önemli etkinlikte, sizlerin karşısında konuşma imkânı bulmak gurur verici.

Öncelikle, bu yıl üçüncüsünü düzenlediğimiz “Uluslararası Lev Troçki Anması” etkinliğine ev sahipliği yapan Ali Ercan Akpolat başkanlığındaki Adalar Belediyesi’ne ve “Troçki’nin Yolu” adlı sergisini açan Gülhan’a teşekkür etmek istiyorum.

1929-1933 yılları arasında bu büyük Rus devrimciye ya da geliştirdiği Sürekli Devrim Teorisi ve siyasi mirasından dolayı daha doğru bir ifadeyle “dünya devrimcisi”ne ev sahipliği yapan adada, artık gelenekselleşen uluslararası önemde bir entelektüel etkinliğe sahibiz. Bunun yanı sıra Troçki Evi’nin bu büyük devrimciye layık bir şekilde restore edilip dünyanın dört bir yanından işçilerin, gençlerin ve aydınların erişimine açık bir kültürel merkez haline getirilmesi büyük önem taşıyan bir girişim olacak.

Dünya devriminin sürgündeki liderinin buradaki varlığı, iki yıl önceki ilk anma etkinliğinin başlığında belirttiğimiz gibi, burayı dünya tarihinin merkezindeki bir ada haline getirdi.

Troçki’yi adım adım izleyenler sadece Stalinist gizli polis örgütü GPU’nun ajanları değildi. Troçki, Stalinist Komintern’in siyasi yozlaşmasına karşı gelişen Uluslararası Sol Muhalefet’in önderleriyle aralıksız yazışmalar ve görüşmeler yapıyordu. Troçki’nin yazıları sadece Moskova’da değil, Amerika ve Avrupa başkentlerinde ve dünyanın dört bir yanında da yakından takip ediliyordu. Troçki, en önemli eserlerinin bir kısmını burada yazdı: otobiyografisi Hayatım, Rus Devrimi’nin Tarihi ve Almanya’da faşizmin yükselişine karşı benzersiz uyarılarda bulunduğu ve Hitler’in zaferini önlemenin yolunu gösterdiği makaleleri: Almanya’da Faşizme Karşı Mücadele.

Troçki, suikasta uğradığı son sürgün durağı Meksika’da, 1938’de yazdığı Dördüncü Enternasyonal’in kuruluş belgesinde “Sosyalist bir devrim olmaksızın, bir sonraki tarihsel dönemde, insanlığın tüm kültürünü bir felaket tehdit etmektedir” uyarısında bulunmuştu. Troçki, tüm insanlık kültürünün faşizmle, soykırımla ve bir nükleer savaşla tehdit edildiği günümüz koşullarını anlamakta hiç zorluk çekmezdi. Ve doğrusu her geçen yıl emperyalist-kapitalist sistemin getirdiği bu felaketlerin tırmanışına şahit oluyoruz.

Dünya Sosyalist Web Sitesi Uluslararası Yayın Kurulu Başkanı David North, geçen yıl burada 25 Ağustos’ta yaptığı konuşmada şunları söylemişti:

Hitler’in Üçüncü Reich’ının çöküşünden ve İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden yaklaşık 80 yıl sonra, faşizmin yeniden canlanmasına, soykırımın bir devlet politikası aracı olarak kullanılmasına ve askeri çatışmaların nükleer bir üçüncü dünya savaşına doğru tırmanmasına tanık oluyoruz.

Bu konuşmadan sadece aylar sonra, ABD’de faşist Donald Trump Beyaz Saray’a geri döndü ve iki büyük demokratik devrimin ülkesinde anayasayı hiçe sayarak bir başkanlık diktatörlüğü kurmaya çalışıyor.

İsrail’in Gazze’de Filistinlilere karşı ABD ve NATO’nun desteğiyle Ekim 2023’te başlattığı soykırım şiddetlenerek devam etti ve halen toplu aç bırakma, etnik temizlik ve katliam biçiminde sürüyor. Yine ABD’nin tam hakimiyeti altında bir “Yeni Ortadoğu” kurma amacının parçası olarak, geçtiğimiz haziran ayında ABD ile İsrail’in komşumuz İran’a karşı emperyalist saldırısına tanık olduk.

ABD-NATO’nun Ukrayna üzerinden Rusya’ya karşı savaşı ve Çin’e karşı savaş hazırlıkları sürüyor ve büyük güçler arasında bir nükleer çatışma tehlikesi her geçen gün artıyor. Tüm bunlara, soykırıma, emperyalist savaşa, sosyal karşıdevrime ve otoriter rejimlere karşı dünya çapında toplumsal muhalefetin büyümesi ve sınıf mücadelelerinin keskinleşmesi eşlik ediyor.

Türkiye de bu küresel olaylardan muaf değil, aksine çatışma girdabının ve gerilimlerin önemli bir merkez üssü olarak öne çıkıyor. Bugün burada Troçki’yi andığımız İstanbul’da, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) seçilmiş büyükşehir belediye başkanı ve anketlerde önde çıkan cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanıp hapse gönderilmesinin üzerinden beş ay geçti. Adalar Belediye Meclis Üyesi Nesimi Aday’ın da aralarında olduğu çok sayıda kişiyi kapsayan bu siyasi tutuklama dalgası, mart ayının ikinci yarısında ülke geneline yayılan büyük bir kitle hareketini tetikledi.

Geniş gençlik ve emekçi kitleleri seçme ve seçilme hakkı, adil yargılanma hakkı, ifade özgürlüğü, toplanma ve gösteri özgürlüğü ve basın özgürlüğü gibi temel demokratik haklarını savunmak için sokaklara döküldüler. Gazze’deki soykırımın ve gelişen küresel savaşın ortasında egemen sınıfın sosyal saldırısı nedeniyle giderek kötüleşen yaşam koşullarından duyulan rahatsızlık ve gelecek kaygısı da bu toplumsal patlamayı tetikleyen etmenler arasındaydı. Bu vesileyle, aramızdaki siyasi farklılıkları gizlemeden, milyonlarca insanın ortak talebi olan, tüm siyasi mahpusların serbest bırakılması talebini buradan bir kez daha yinelemek istiyorum.

Doğrusu, kapitalist sistemin, 1917 Ekim Devrimi’ne ve onu takip eden uluslararası devrimci dalgaya yol açan aynı çelişkileri bugün küresel ölçekte çok daha keskinleşmiş durumdadır. Emperyalist ve kapitalist rejimlerin stratejistlerinin yeni devrimci toplumsal patlamaları sadece olası değil ama kaçınılmaz olarak gördüklerini ve Bolşeviklerin başarısının tekrarlanmaması için her yola başvurmaya hazır olduklarını eklemek gerekir.

İnsanlık tarihinde yeni bir çığır açan 1917 Ekim Devrimi’ne Vladimir Lenin ile birlikte önderlik eden Troçki, 12 yıldan kısa bir süre sonra, Stalin’in önderlik ettiği ve iktidarı Sovyet işçi sınıfından gasp eden bürokratik rejim tarafından Türkiye’ye zorla sürgün edildi.

Troçki’nin iktidardaki Komünist Partisi’nden, Komünist Enternasyonal’den ve SSCB’den çıkarılmasının siyasi önemini abartmak mümkün değildir. O, Lenin’le birlikte, devrimin siyasi-ideolojik temelini oluşturan sosyalist enternasyonalizmin ve dünya sosyalist devrimi programının en kararlı savunucusu ve vücut bulmuş haliydi. Ekim ayaklanmasında oynadığı kritik rol, devrimin yıldönümünde bizzat Stalin tarafından da kabul edilmişti. Emperyalizm destekli karşıdevrimci güçleri yenilgiye uğratan Kızıl Ordu’yu kurup ona önderlik eden Troçki idi. Dünya sosyalist devriminin kurmay örgütü olarak kurulan Komünist Enternasyonal’e ilk dört kongresinde Lenin’le birlikte rehberlik etti. Sovyet cumhuriyetlerinde ve dünya genelinde, genç Bolşevik rejiminden söz edilirken en çok ismi anılan iki kişi vardı: Lenin ve Troçki. Yeni hükümetten sık sık Lenin-Troçki hükümeti diye söz ediliyordu.

Nasıl ki, 1917’de yıllardır yurt dışında sürgünde olan bu iki büyük devrimciyi, Lenin ve Troçki’yi kısa süre içinde iktidara getiren işçi sınıfının Rusya’da ve uluslararası ölçekte devrimci yükselişi ve önderliğin buna verdiği yanıt olduysa, Troçki’nin iktidardan uzaklaştırılıp Türkiye’ye sürgün edilmesi ve nihayetinde 20 Ağustos 1940’ta Stalinist bir ajan tarafından suikasta uğramasını da uluslararası sınıf mücadeleleri, devrimler ve karşıdevrimler ile önderliklerin rolü bağlamı dışında anlamak mümkün değildir.

Troçki’nin “emperyalizmin işçi hareketi içindeki acentesi” olarak tanımladığı Stalinizm, dünya sosyalist devrimi tehlikesini temsil eden Troçki’yi katlederek emperyalizme hizmet etti. SSCB’de 1936’da başlayan ve yüz binlerce sosyalist aydının ve işçinin katledildiği siyasi soykırımın doruk noktasını temsil eden bu suikast, İkinci Dünya Savaşı’nın patladığı koşullarda sadece “devrimin mezar kazıcısı” Stalin’in değil, Hitler’in ve diğer emperyalist liderlerin de büyük memnuniyetle karşıladığı bir olaydı.

Stalinist rejim Troçki’yi alçakça katletmeyi başarmış olsa da Troçki’nin kuruluş çağrısını 1933’te Büyükada’dan yaptığı ve 1938’de kuruluşuna önderlik ettiği Dördüncü Enternasyonal’i ve dünya sosyalizmi uğruna mücadeleyi yok etmeyi başaramadı. Bugün burada üçüncü kez konuk ettiğimiz David North, 1953’ten beri bu hareketin ve bu mücadelenin siyasi sürekliliğini sağlayan Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin (DEUK) yaklaşık 50 yıldır önde gelen üyelerinden biridir.

ABD’deki Sosyalist Eşitlik Partisi’nin ulusal başkanlığı görevini yürüten North, Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin Mayıs 1975’te başlattığı ve Troçki suikastını çevreleyen koşullara yönelik ilk kapsamlı ve sistematik soruşturma olan “Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal” soruşturmasında büyük bir rol oynadı. Bugün kendisiyle Troçki suikastını ve halen devam eden bu tarihi soruşturmayı konuşacağız.

David North’un devrimci bir gazeteci, tarihçi ve siyasi önder olarak uluslararası işçi hareketi ve Troçkist hareket içindeki faaliyetleri 55 yıla uzanmaktadır. Dünyada Lev Troçki üzerine bir siyasi otorite olan North, Türkiye’de Mehring Yayıncılık tarafından yayımlanan Lev Troçki ve Yirmi Birinci Yüzyılda Sosyalizm Mücadelesi, Lev Troçki ve Marksizmin Gelişimi ve Lev Troçki’yi Savunurken kitaplarının yanı sıra Siyonizmin Mantığı: Milliyetçi Mitten Gazze Soykırımına, Rus Devrimi ve Tamamlanmamış Yirminci Yüzyıl ve Savunduğumuz Miras – Dördüncü Enternasyonal’in Tarihine Katkı başlıklı eserlerin yazarıdır.

Loading