Hayatları ve halk sağlığını korumak için uzaktan eğitim!

Güvenli Eğitim İçin Taban Komitesi eğitim emekçilerini, velileri ve öğrencileri, COVID-19’un Omicron varyantının hızla yayılmaya devam ettiği koşullarda okulların 7 Şubat’ta yüz yüze eğitime geri açılmasına karşı çıkmaya ve uzaktan eğitim talebiyle harekete geçmeye çağırıyor.

Egemen sınıf Türkiye’de ve dünyanın neredeyse her yerinde COVID-19’a karşı geri kalan önlemleri kaldırıyor ve pandemiyle mücadele etmeye çalışıyormuş gibi yapmaya son veriyor. Bu politikaya göre, hayati olmayan işyerlerinin ve okulların kaç milyon insanın hastalanmasına ve ölmesine bakılmaksızın açık tutulması gerekiyor.

Bu ölüm politikasına karşı dünya çapında gelişmekte olan kitlesel muhalefet, izlenmesi gereken yolu gösteriyor. Geçtiğimiz ay ABD, Kanada, Fransa, Avusturya, Britanya ve Yunanistan’da öğretmenler ve öğrenciler güvenli olmayan okulların geri açılmasına karşı grevler düzenledi ve sınıfları terk etti.

Türkiye’de de bu kitlesel enfeksiyon ve ölüm politikasına karşı toplumsal muhalefet büyüyor. 3 Şubat’ta, Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in istifa etmesi talebiyle #MahmutÖzerİstifa etiketiyle 100.000’den fazla tweet atıldı. 1.400’tan fazla kişinin katıldığı bir çevrimiçi ankette, katılımcıların yüzde 93’ü ikinci dönem “uzaktan eğitim” olması gerektiğini belirtti. Üniversite öğrencileri de sosyal medyada final dönemi sınavlarının çevrimiçi olması için kampanya yürüttüler. Dahası, ölümcül pandemi politikalarına eşlik eden artan hayat pahalılığı, işçileri giderek mücadeleye itiyor ve bir fiili grev dalgası ülke geneline yayılıyor.

Güvenli Eğitim İçin Taban Komitesi eğitim emekçilerini, velileri ve öğrencileri, bu muhalefete bilinçli ve örgütlü bir karakter kazandırmaya ve derhal nitelikli uzaktan eğitime geçilmesi talebiyle taban komitelerini kurarak harekete geçmeye çağırıyor. Eğitim emekçileri ve gençler, mücadelelerini işçi sınıfının gelişen hareketiyle birleştirmeliler.

Çocukları ağır biçimde etkilediği bilinen Omicron varyantı hızla yayılmaya devam ederken okulların geri açılması, çocukların eğitim ve benzeri gereksinimlerine değil ama egemen sınıfın acımasız kâr dürtüsüne dayanmakta ve anne babaların işe gidebilmesi için okulların kreş olarak kullanılmasını amaçlamaktadır. Oysa bugüne kadarki tüm deneyim, okulların virüsün başlıca yayılma merkezlerinden biri olduğunu göstermektedir.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, bilimsel gerçeklere değil ama ekonomik etmenlere dayanarak “endişelenecek bir şey olmadığını” ilan ediyor. Bu politikayı doğrudan ya da dolaylı olarak destekleyen tüm siyaset kurumuna ve sendikalara göre, her gün resmi olarak 100.000’den fazla insanın enfekte olması ve 200’den fazla insanın önlenebilir bir hastalıktan hayatını kaybetmesi bir endişe nedeni değildir!

“Hafif” olduğu yalanı söylenen Omicron varyantının baskın hale gelmesinden sonra dünya genelinde günlük vaka sayısı 1 milyonun altından 3 milyonun üstüne çıkmıştır. Küresel günlük ölüm sayısı da geçtiğimiz Mayıs ayından beri ilk kez 12.000’i geçmiştir.

Dünya çapında toplam resmi ölü sayısı 5,7 milyonu geçerken, pandemiden kaynaklı gerçek ölü sayısının 20 milyona yaklaştığı hesaplanıyor. Türkiye’de resmi ölü sayısı 88.000’i geçti fakat gerçek sayının en az 250.000 olduğu tahmin ediliyor.

Ancak egemen sınıfın kapitalist kâr uğruna kurban edebileceği insan sayısında bir sınır yoktur. İzolasyon ve karantina politikalarının büyük ölçüde gevşetilmesi, COVID-19 testinin sınırlandırılması ve pandeminin sona ermekte olduğuna dair yürütülen propaganda, hükümetlerin bir halk sağlığı suçu işlediğini ortaya koymaktadır.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve halk sağlığı uzmanları, Omicron’un engelsiz bir şekilde yayılması nedeniyle yoğun bakım ünitelerinin dolmaya başladığı ve ölüm sayısının daha da artacağı uyarısında bulunuyor.

Sağlık Bakanı Koca’nın bilim dışı iddialarının aksine, COVID-19 hastalığının yol açtığı felaket griple karşılaştırılamaz. İstatistikler COVID-19’un yaklaşık 10 kat fazla ölüme yol açtığını gösterirken, pandeminin yıkıcı etkisi bununla sınırlı değildir.

Uzun COVID’in yarattığı hasarın yanı sıra çalışmalar çocukların COVID-19 enfeksiyonundan sonra daha yüksek diyabet riski altında bulunduğunu gösteriyor. Dünya Sosyalist Web Sitesi’nin kısa süre önce belirttiği gibi pandemiden sonra “çocuklar arasında krup ve soluk borusu iltihabının (trakeit) yükselişinde benzeri görülmemiş bir artış oldu. Çocukların dar üst solunum yollarının Omicron’la enfekte olması, nefes almalarının engellenmesine ve karakteristik, gürültülü bir öksürüğe neden olabiliyor.”

Türkiye’de hükümet, 12 yaş altına aşı izni vermediği gibi çocuklara dair istatistikleri de gizliyor. Ancak ABD’de açıklanan veriler, Türkiye’de ve başka ülkelerde de ne tür bir sağlık felaketinin yaşanmakta olduğunu gösteriyor.

Amerikan Pediatri Derneği (AAP) tarafından derlenen verilere göre, yeni yılla beraber okulların geri açıldığı ABD’de sadece Ocak ayında 3,5 milyondan fazla çocuk enfekte oldu. Çocuklar için teyit edilen toplam vaka sayısı şu anda 11,4 milyon. 2022’de ABD’de COVID-19’dan ölen çocuk sayısı 72’ye yükseldi. 334 milyon nüfuslu bu ülkede pandeminin başından beri 1.100’den fazla çocuk COVID-19’dan öldü.

ABD’den bir psikolog, siyaset kurumunun, medyanın ve sendikaların tamamen görmezden geldiği pandeminin bir diğer yıkıcı etkisine dikkat çekiyor: “Devam eden bir toplu travma yaşamaktan dolayı akıl sağlığının tehlikeye girdiğini iddia ediyorum… Bakıcılarını kaybeden çocukların, özellikle de onlara istemeden hastalık bulaştıranların, travma sonrası stres bozukluğunun bir belirtisi olan sağ kalma suçluluğu yaşamaları muhtemeldir. Bu da depresyon, anksiyete ve ilişkilerde zorluklara yol açabilir.”

Bu felaket kaçınılmaz değildir! Bilime dayalı Sıfır COVID politikasını uygulamayı sürdüren 1,4 milyar nüfuslu Çin’de, bu sayede toplam ölümler 5.000’in altında tutulmuş ve toplam vaka sayısı milyonlarca insanı kapsayan yaygın taramalara rağmen şimdiye kadar ancak 105.000’e ulaşmıştır.

Çin’de uygulanan ortadan kaldırma stratejisi, geçici kapanmalar, enfekte kişilerin izole edilmesi, yaygın test ve temaslı takibi gibi halk sağlığı önlemlerini yaygın bir aşılamayla birleştirmektedir. Bu sayede Mayıs 2020’den beri Çin’de kitlesel enfeksiyona ve ölümlere yol açmadan okullar açık tutulabilmekte ve sosyal hayat büyük ölçüde kesintisiz devam etmektedir.

Bu bilimsel politikanın dünya çapında hayata geçirilmesi gerekmektedir. İki yıldır ölüm politikalarını uygulayan ya da destekleyen düzen partilerine ve sendikalara seslenmek politikada hiçbir değişiklik getirmeyecektir. Bu stratejinin hayata geçirilmesi, eğitim emekçileri de dahil olmak üzere işçi sınıfının ve gençliğin tüm düzen partilerinden ve sendikalardan bağımsız harekete geçmesine bağlıdır. Emekçiler ve gençler hayatları kurtarmak için ipleri kendi ellerine almalı ve dünya çapında dayanışma içinde olduğumuz diğer taban komiteleri tarafından da yükseltilen şu talepler uğruna mücadele etmelidir:

  • Sıfır COVID vakasına ulaşana dek tüm okullar ve hayati olmayan işyerleri kapatılsın
  • Yüksek nitelikli uzaktan eğitime geçilsin ve bunun için tüm ihtiyaçlar devlet tarafından karşılansın
  • Geçici kapanmalar sırasında tüm işçilere ve küçük işletmelere tam gelir desteği sağlansın
  • Evde çocuklarla kalmak zorunda olan velilere maddi destek verilsin
  • Dünya çapında çocuklar da dahil olmak üzere yaygın bir aşılama programı uygulamaya konsun
  • Yaygın test ve sıkı temas takibi programı hayata geçirilsin
  • Enfekte ve temaslı kişiler için izolasyon/karantina süreleri 14 güne çıkarılsın ve bu kişilere maddi destek sağlansın
  • Tüm kamusal alanlarda maske zorunluluğu getirilsin ve en kaliteli maskeler ücretsiz sağlansın
  • Bilim insanlarının ve doktorların yardımıyla halka yönelik bilimsel bir eğitim programı başlatılsın
  • Toplumun ihtiyaçlarını karşılamak ve dünya çapında bir Sıfır COVID programını hayata geçirmek için milyarderlerin servetleri kamulaştırılsın

Bu perspektifi destekleyen tüm eğitim emekçilerini, velileri ve öğrencileri, taban komiteleri kurmak ve halk sağlığı açısından hayati önem taşıyan bu mücadeleyi genişletmek üzere bizimle iletişime geçmeye çağırıyoruz.

Loading